Salı, Ocak 31

İzninle sevgili okuyucu bir alıntı paylaşacağım seninle. Kitapları, filmleri, kitapların filmlerini, filmlerin kitaplarını özetle kitaplarla filmlere dair şeyleri sevdiğini biliriz. Bir de bunu oku istersen.

"Eve gidip kitabı okumaya çalıştım. Beş sayfa sonra sıkıldım. Orhan Kemal iyi bir yazardı muhtemelen, beş sayfadan çıkardığım sonuç, ders kitaplarında okuduğum şeylerden daha güzel olduğuydu. Ama bana okumanın kendisi saçma geliyordu. Birinin anlatmak istediği bir şey varsa , başından geçen ilginç bir hadise örneğin, doğrudan gelip bana anlatmasını beklerdim. Eğer bunu herkese birden anlatmak istiyorsa film falan çekmeliydi. Ayrıca filmlerde insanlar gülerler, ağlarlar, öpüşürler. Her şeyi görürsün. Kitaplarda böyle bir şey yok, sadece her okuyana göre değişen yaklaşık hisler var, görüntüyü sen yapıştırıyorsun üstüne. Olmayan bir filmi kafanda çekmeye çalışıyorsun. Hiçbir şey görmediğin halde her şeyi gördüğünü zannediyorsun. Ayrıca bir kitabı herkes aynı anda okuyamaz. Ama filmi pek çok kişi aynı salonda seyreder. Video bile olsa en azından iki-üç kişi aynı anda seyredebilir. Ve tabii sevgilinle beraber seyrediyorsan el ele tutuşabilirsin, konuyu kaçırmayacak oranda öpüşebilirsin. Bunun da yarattığı bir enerji var. Film akar, kitap durur. Her neyse... O zamanlar biraz kafam karışıktı.

Emrah Serbes 'Erken Kaybedenler' kitabında böyle diyor. Sevgili dost Esma Akyel, bu alıntıyı okurken aklımdan çokça geçtiniz. Sevgiyle.

Pazar, Ocak 15

Errare est humanum.

     Ne, aptallık mı? O da ne demek öyle? diye sorduğunuzu işitir gibiyim. Ne aptalca şey! diye eklediğinizi de duydum, meraklanmayın.
     Evet, aptalca olan her zaman aptalcadır. Evet, buna paralel olarak, aptallık da her zaman aptallıktır. Bu konuda kimsenin kafasında soru işareti kalsın istemem.
     Ancak şu da unutulmasın: aptallık insan için; o da insan doğasının, bilmeden ötesine geçemeyeceğimiz bir parçası. Bu nedenle, aptalca davrandığımızda -elbette hepimiz aptalca davranıyoruz- kendimizi suçlamayı bırakıp, geçmişe takılı kalmaktansa, uygun adım ilerlemek bize çok daha fazlasını kazandıracaktır. Geçmişi unutalım, demiyorum kesinlikle. Geçmişten aldığımız derslerle geleceğe ilerleyelim - demek istediğim bu. Şimdiye yoğunlaşmak yanıltıcıdır; şimdi hep şikayet, hep üzüntü - dolayısıyla hep sıkıntı, hep sıkıcı.
     Geçmişin öğrettikleri ve geleceğin verdiği sözler; birini elde tutarak diğerine ilerleyen insan...